Temiz kömür bir yanılsamadır – Haluk DİRESKENELİ

Günümüzde enerji üretimi ile çevresel sürdürülebilirlik arasında giderek büyüyen bir gerilim mevcuttur. Bu bağlamda “temiz kömür” kavramı, özellikle kömürün çevreye verdiği zararlar göz önüne alındığında, çoğu zaman bir oksimoron olarak değerlendirilmektedir. 
Kömür, dünya enerji üretiminde hala önemli bir paya sahip olsa da, bu yakıtın “temiz” bir biçimde kullanılabileceği iddiası hem teknik hem de politik açılardan ciddi şekilde tartışmalıdır. Türkiye özelinde ise bu kavram, sadece bir çelişki değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal sorumluluklardan kaçışın maskesi haline gelmiştir.

Temiz Kömür Teknolojilerinin Gerçekliği ve Uygulama Sorunları

Teorik olarak “temiz kömür”, gelişmiş filtrasyon sistemleri (örneğin elektrostatik presipitörler – ESP, baca gazı arıtma sistemleri – FGD) ve karbon yakalama (CCS) teknolojileriyle donatılmış termik santraller anlamına gelir. Bu teknolojilerin amacı, kükürt dioksit (SO₂), azot oksitler (NOₓ), partikül madde ve karbon dioksit (CO₂) gibi zararlı emisyonları minimuma indirmektir.

Ancak Türkiye’deki uygulamaya bakıldığında, bu sistemlerin ya hiç kurulmadığı, ya teknik olarak yetersiz kaldığı ya da kurulu olsa bile çalıştırılmadığı görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, bu sistemlerin yüksek enerji tüketimi ve işletme maliyetidir. FGD sistemleri gibi baca gazı arıtma teknolojileri, bir termik santralin ürettiği elektriğin %8 ila %10’unu kendi çalışmaları için tüketir. Bu oran, yatırımcılar açısından “kaybedilen” bir enerji olarak görülür ve çoğu zaman sistemin ya hiç devreye alınmamasına ya da işlevsiz bırakılmasına neden olur.

Ekonomik Kâr – Çevresel Zarar Dengesi

Enerji üreticileri, çevresel yükümlülükleri yerine getirmek yerine, mümkün olan en düşük maliyetle maksimum karı elde etmeyi tercih etmektedir. Bu da temiz kömür teknolojilerinin sadece bir reklam aracı olarak kullanılmasına, gerçek anlamda uygulanmamasına yol açar. Türkiye’deki pek çok kömür santrali, geçici muafiyetler ve denetim eksiklikleri sayesinde yıllardır çevresel standartları hiçe sayarak faaliyet göstermektedir.

“Temiz kömür” kavramı, özellikle Türkiye bağlamında, sadece teknik bir tartışma değil; aynı zamanda etik, çevresel ve siyasal bir sorundur. Santrallerin gerekli arıtma sistemlerine sahip olmaması ya da bu sistemlerin çalıştırılmaması, çevresel tahribatı daha da derinleştirirken, halk sağlığını da ciddi biçimde tehdit etmektedir. Bu nedenle, kömürle enerji üretimi sürdükçe “temiz” sıfatını taşımak, hem gerçekliğe hem de bilime aykırıdır. Türkiye’de “temiz kömür” kavramı, yalnızca bir oksimoron değil; aynı zamanda tehlikeli bir yanılsamadır. 

.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir